
Hayat karşılaşmalardan oluşur. Bitimsiz ve sonsuzca çeşitlilikte sonsuz karşılaşma, sonsuz etkileşim. O yüzden etik düşüncenin ilgilendiği konu karşılaşmalardır. Burada ilim ve irfan belirgin hale gelir: Tanımak ve bilmek. Karşılaşmayı, karşılaştığımız varlığı ve karşılaşan kendimizi tanımak, bilmek. Etik, karşılaşmaların iyiliğini ve güzelliğini ancak böyle bir zeminde olanaklı görür ve buna dair bir bilgelik geliştirir.
İşte sözünü ettiğimiz bütün karşılaşmaları, yani kendimizle ve bizi çevreleyen canlı cansız her şeyle olan karşılaşmamızı yöneten bir kudretimiz var: Dikkat. Eğer neyle neyin, kimle kimin, hangi koşullarda, ne zaman, nerede, nasıl bir dozda ve ne şekilde karşılaştığı konusundaki bilgeliğimiz etik yaşamın temeliyse, dikkat de bütün bu bilgeliği oluşturan en temel kudretimizdir.
Varlığımızın özü kudrettir. Her birimiz, beden ve zihin birlikteliği olarak farklı farklı kudretlerden oluşuyoruz. Bu dünyadaki yolculuğumuz kendi kudretlerimizle ne kadar uyumlu ya da uyumsuz bir hayat yaşadığımıza, kendi gerçekliğimize ne kadar yakın ya da uzak durduğumuza bağlı olarak sevinç ya da keder üretiyor. İşte dikkat, bu uyumun ve yakınlığın nasıl mümkün olabileceğine dair bilinç ve farkındalığımızın kaynağıdır çünkü yeryüzünde etkin ve edilgin halimizin belirleyici gücü dikkattir.
Dikkatin, hem kendimizle hem de bizi çevreleyen dünyayla olan etkileşimimizi yöneten en temel kudret olduğunu idrak ettiğimizde, dikkate dikkatli hale geliriz, dikkate dikkat etmek gerektiğini fark ederiz. Böyle bir dikkat, dikkati yaşamın merkezine yerleştirirken, onu yaşamın olduğu her yere ve zamana doğru açar, genişletir. O vakit dikkatin kendi beden-zihnimizle ilgili olduğu kadar, çevremizdeki bütün beden-zihinlerle ilgili olduğunu fark ederiz. Böylece dikkat, yalnızca bireysel ve psikolojik alana sığmaz, oradan taşar, toplumsal ve politik alana doğru yayılır.
Dikkat konusunun bildiğimiz her şeyden daha derin, daha geniş, belki de bütün yaşamı kuşatan çok temel bir konu olduğunu fark ettiğimizde önümüzde kocaman bir alan açılır, “dikkat üzerine çalışma”nın çok kapsamlı ve uzun soluklu bir yolculuk olduğunu da eş zamanlı fark ederiz. İşte bu çalışmada niyet ettiğimiz şey bu.
Kudretle başlayacağız. Kudreti, yalnızca insanın özü olarak değil, diğer her şeyin ortak özü olarak düşünmenin davetine katılacağız. Burada, kudret ile zihin arasındaki ilişkiyi kuracağız. Kudret, zihin boyutunda kendini nasıl gösterir, kudretin zihinsel varlığından ne anlamamız gerekiyor, buna bakacağız. Beden ve zihin birlikteliğinin verdiği bakış açısıyla, her şeyin aynı zamanda bir zihin olması bizi ilişkisellik ve bağlantı etiğine götürecek ve işte bu da dikkat etiğine bir zemin hazırlayacak. Sonsuzca karşılaşma ve etkileşim içinde “oluşma”nın nasıl meydana geldiğini, örneğin tekil varlıkların nasıl ortaya çıktığını, nasıl oluştuklarını konuşacağız. Bununla birlikte insan zihninin nasıl oluştuğunu, onun doğası ve yapısının ne olduğunu da. Böylece dikkatin, zihnimizin etkinliği ve edilginliğinde, dolayısıyla bir bütün etkin ve edilgin oluşumuzdaki payını görüp değerlendireceğiz.
Dikkatimizi toplayamamak, odaklanamamak, dikkatsizlik, dikkat dağınıklığı gibi hallerden oluşan “dikkatin edilginliği”, belki hepimizin hayatında tanıdık bir manzara haline geldi. İşte bunun için kendi gerçekliğimize bakacağız. Sıradan gündelik manzaralarda edilgin dikkatin türlü hallerini yaşıyoruz; buraya bakacağız ki dikkate ilişkin genelgeçerleri keşfedebilelim. Örneğin bir kaza olgusunun ya da alışkanlıklarımızın, bir davranışın, duygu durumlarımızın, dilimizin ya da düşünce kalıplarımızın dikkatle nasıl bir ilişkisi olduğunu açıkça görebilelim. Böylece daha temelde, varoluşsal edilginliğimiz ya da politik edilginliğimiz ile dikkatimizin edilginliği arasındaki ilişkiyi de derinlemesine hissedebileceğiz.
Artık hepimizin bildiği, hem maruz kaldığı hem de yeniden ürettiği sosyal medyanın dikkatle, dikkatimizle olan ilişkisi de son derece önemli. Yeni medyanın ve başka birçok şeyin dikkatimizi çalması, çekip celbetmesi ne demektir, bu nasıl olur, neyle mümkündür? Buradan daha geniş bir bağlama geçersek, örneğin ertelemenin, bir iş tutamamanın, sıkılmanın, bağlılık ve bağımlılığın ardında nasıl bir psikoloji, nasıl bir sosyoloji ve nasıl bir ekonomi vardır? Buralara özenle bakacağız. Dahası bu konuyu, ahlak gibi yahut majör siyaset gibi daha büyük başka bir “celbetme”nin içinde kavrayacağız ve bu bize çok farklı kapılar açacak, hem anlayış hem de dönüşümden yana bizi besleyecek.
Son dönemde bir salgın olduğu konuşulan “dikkat dağınıklığı”, hem yetişkinlerin hem de çocukların dünyasında gerçekten benzer manzaralar oluşturuyor. Bunun nasıl olduğunu açıkladığımızda, yeni başka manzaraları görebileceğiz. Dikkat ve dikkatsizliğin belki hepimizde bulunan genel hallerinden farklı olarak, özel bir dikkat hali olan “dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu” dikkate dair genel çerçevenin neresinde nasıl durur, buna bakacağız. Söz konusu “bozukluğu” hem kalıtımsal hem de çevresel nedenleriyle anlamaya çalışırken, kendi hikayemizden, kendi hayatımızdan verdiğimiz örnekler, yolumuzu yine toplumsal ve siyasal bir düzleme çıkaracak. Özellikle çocuklar ve çocukluk söz konusu olduğunda, sıradan / normal olan ile farklı / bozuk / anormal olan arasındaki ilişkiyi, yine dikkat etiğiyle çözümleyeceğiz.
Son büyük durağımız “etkin dikkat” olacak. Evet, her şeye karşın etkin bir dikkatten, dikkatin etkinliğinden bahsetmemiz mümkün. Bunun için “Dikkatin etkinliği nedir, dikkat nasıl etkinleşir?” sorusunu genişleteceğiz, daha genel bir bağlama yerleştirip “etkin olma”nın kendisine odaklanacağız. Bu bize, etkin dikkatin kaynaklarında nelerin yattığına dair kapıyı da aralayacak. Düşünsel ve duygusal anlamda etkin oluşumuzun kaynaklarına ilişkin soruşturmamız, psikolojik ve biyolojik alandan toplumsal ve politik alana doğru uzayacak. Dingin ve berrak bir zihnin, canlı ve uyanık bir bakışın, gerçekle yalın bir bağ kurabilmenin, bu gerçeklik duygusunun doluluğuyla gelen sevincin “etkin dikkat”le ve hatta “etkin dikkatsizlik”le olan ilişkisini derinden hissedeceğiz. Dikkatimizin etkinleşmesinin nasıl bir kudret hali olduğunu ve bunun hem sağlığımıza hem de ilişkilerimize sunduğu hediyeleri fark edeceğiz. Belli ölçüde özerkliğin, yoğunlaşmanın, giderek etkin dikkatle özdeşleşmenin kendi gerçekliğimizi iyileştirirken aynı zamanda yaşadığımız büyük dünyayı nasıl iyileştirebileceğine dair açıklığı keşfedeceğiz. Dikkatin etkinliği ölçüsünde kendini gösteren dikkat etiğinin sevgiyle, barışla, kamusal dostlukla ve bir arada yaşam etiğiyle nasıl yan yana geldiğini, neden iç içe olduğunu açıkça göreceğiz.
Bütün bu yolculuğu felsefeden psikolojiye, edebiyattan nörobilime, sinemadan siyasete, düşünce tarihimizin çeşitli alanlarından geçerek “dikkat”e, bununla birlikte akla, zihne, bilince, algıya, duygulara, bedene, sinir sistemine, gelişime, öğrenmeye, yaratıma, dürtülere, yönelime ve genel anlamda varlığa, varoluşa ilişkin literatürden seçili kaynaklardan yararlanarak, bir bu kadar önemlisi de derinleşme sohbetlerinde çoklu karşılaşmaların üreteceği yeni soru ve fikirlerle birlikte, birbirimizden öğrenerek sürdüreceğiz. Birçok açıdan özgün bu çalışmada çerçevemiz belli, niyetlerimiz ortak; en temel kudretimiz olan dikkate dair en önemli konuları, en temelden başlayarak, yavaş yavaş, adım adım, nedenlerin bilgisiyle, dikkatli bir şekilde ele almak, 11 haftalık sürecimizin kendisini de bir dikkat deneyimine dönüştürebilmek, dikkatin çok farklı hallerine yakından bakmak, böylece bu kudretin etik yaşamla olan özsel ilişkisini kavramak, etkin dikkatin hayatlarımıza neler getirebileceğini, neyi nasıl değiştirip dönüştürebileceğini fark etmek ve en nihayetinde dikkatimizi olabildiğince etkinleştirmek, pratik anlamda bir dikkat etiği geliştirebilmek.
Her zamanki gibi heyecanlıyım. Görüşmek dileğiyle..
Onur Eylül Kara, Yürütücü
İşleyiş
- Bu çalışma, kayıtlı video-sunumlar ve bu sunumlar üzerine gerçekleşecek canlı-online buluşmalardan oluşur.
- Her hafta, 2-3 saat aralığında süren video-sunumlar katılımcılarla paylaşılır, böylelikle katılımcılar bir hafta içinde kendi koşullarına uygun şekilde bu sunumları izleyebilirler.
- Haftalık sunumlar üzerine yapılacak bu derinleşme buluşmaları 4 Kasım 2025 – 13 Ocak 2026 tarihleri arasında, 11 hafta boyunca, her Salı akşam saat 20.00’de Zoom üzerinden gerçekleşir. Bu buluşmalar birlikte düşünme, dostça sohbet etme ve karşılaşmalar yaşamamıza alan olacağından, bu oturumlara en az 2 saatlik bir süre ayrılacaktır.
- Çalışma video-sunumlar ve Zoom buluşmaları üzerinden ilerleyeceği için, her yerden katılmak mümkün.
- Dileyenler yalnızca kayıtlı video-sunumları izleyerek de çalışmaya katılabilirler (Bu durumda grubun gizliliği ve güvenliği gözetilerek, derinleşme buluşmalarının kayıtları bu kişilerle paylaşılmaz).
- Çalışmanın izlencesi ve içeriği bağlamında çeşitli konulara ilişkin seçilmiş bir kaynakça, çalışmaya katılanlarla paylaşılır.
- Ayrıca çalışma süreci boyunca grup içi haberleşmeyi ve paylaşımı kolaylaştırmak için kurulacak WhatsApp grubunda, her haftanın konularıyla ilgili olarak destekleyici kaynaklar paylaşılır.
- Onur Eylül Kara’nın bu çalışmaya ilişkin daha önce yapmış olduğu paylaşımların bir kısmına şuradan ulaşabilirsiniz.
- Daha önce bu çalışmada yer alan katılımcıların değerlendirmelerini şuradan okuyabilirsiniz.
Katılım Koşulları
- Herkes bu çalışmaya katılabilir. Herhangi bir disiplinde herhangi bir düzeyde olmanız yahut belli konularda ön okumalar yapmış olmanız şart değil. İhtiyacımız olan her şey bizde var: İlgi, yaşam deneyimi ve kavrayış gücü. Fakat bütün süreci dilediğimiz verimde geçirebilmek için belli bir emek ve zaman ayırmak gerektiğini unutmayınız.
- Kontenjan 25 kişiliktir.
- Katılım ücreti 14.000 TL’dir.
Başvuru Süreci
Bu çalışmaya katılmak için oneylka@gmail.com adresine bir e-posta göndererek başvuru yapabilirsiniz. Çalışmaya ve sürecimize dair diğer bilgiler ve ödeme yönlendirmesi, başvuru postanıza cevaben tarafınıza iletilecektir. Herhangi bir sorunuz olduğunda bize her zaman info@artialan.com adresimizden de ulaşabilirsiniz!
