Yaşamı derin bir dinleyişle deneyimlemek nasıl olurdu? İçeriyi ve dışarıyı, benliğimizi ve bir başkasını, duygularımızı ve kuşların sesini, zihinde oluşan düşünceleri ve cihanı. Bunu araştırmaya yönelince bunların birbirlerinden çok ayrı şeyler olduğuna dair yanılgımızı fark ediyorum.

Müdahale etmeden, ona kapılmadan, hazzı ve ızdırabı dinlemekten; hoşumuza giden ya da gitmeyen şeyleri, katıldığımız ya da katılmadığımız şeyleri, zihinde oluşan bu düşünceleri dinlemeyi de kapsayan derin bir dinleyişten söz ediyorum. Sadece olduğu gibi dinlemek. Şeylere bir isim vermek, tanımak, sabitlemek ve sürdürmek isteyen zihinsel tavrımızı da bu dinleyişe dahil edebilsek nasıl olurdu?

Buradan yola çıkarak, bu tek seferlik atölyede kuş gözlemini yalnızca bir tür tanımlama pratiği olarak değil, bir farkındalık (mindfulness) ve bağlantı kurma pratiği olarak uygulayacağız. Kuş seslerine vereceğimiz dikkatimizi bir araç olarak kullanacağız ve bu dinleyişteki tavrımızı gözlemleyeceğiz. Atölyenin ilk bölümü ağırlıklı olarak bu deneyim alanına ayrılacak ve üzerine konuşacağımız konularda birinci elden bir deneyimi tatmış olacağız. İkinci bölümde ise kuş gözlemciliği ve Türkiye’de yaygın görülen bazı kuş türleriyle ilgili bilgi paylaşımıyla yaklaşımımızı derinleştireceğiz ve kuş gözlemciliğini bir farkındalık pratiği olarak uyguladığımızda, bu pratiğin sunacağı hediyeler üzerine konuşacağız. Bunları konuşurken zihinsel alışkanlıklarımıza, beklentili ve arzulu olan zihnimize, keskin bir şekilde yaptığımız “ben ve doğa” ayrımına değineceğiz. Atölyenin sonunda, hızlıca cevap vermek zorunda hissetmediğimiz sorularla ayrılmayı diliyorum.

Melike Kara, Yürütücü