Bir galeriye girdiğinizi hayal edin. Duvarlarda çeşitli boylarda birçok tablo asılı. Dört tahta çıta üzerine gerilmiş keten beze sürülmüş yağlı boyadan resimler var. Yağlı boya olduğunu biliyorsunuz çünkü kendisini hem kokusundan hem de alışık olduğunuz parlak görüntüsünden ele veriyor. Çeşitli renkler, çeşitli figürler, çizgiler ve şekiller fırça darbeleriyle hatta bazıları da parmaklarla boyanmış gibi. Boya izlerini takip edebiliyorsunuz. Bu odada bir tur attıktan sonra duvarlardan ikisinin kesişiminde dar bir açıklıkta üst kata çıkan bir merdiven olduğunu fark ediyorsunuz. Yukarı çıkıyorsunuz. Yukarıda keten beyaz bezler bu sefer tahta çıtalara gerilmiş değiller ve yerdeler. Bezin üzerinde birtakım büyük çizgiler, kavisler, damlalar var. Bunun etrafında da dolaşıyorsunuz. Büyük bir alanı kaplıyor. Siz galeride gezerken epey bir zaman geçmiş olacak ki, alt kata yorgun argın iniyorsunuz. Bugün hafta sonu, yapacak başka işiniz yok. Bir akşamüstü dinlencesi için galeriden çıkıp civarda oturacak yer aramaya başlıyorsunuz. Biraz yürüdükten sonra Melon’un Yeri isimli bir mekânın önündesiniz. İçeri giriyorsunuz. Meğer burası bir karaoke barmış! Kocaman bir sahnenin üstünde bir kürsü var. Kürsünün üstünde “söyle-v!” yazıyor. Siz içeri girdikten hemen sonra birisi sahneye çıkıyor, eline mikrofonu alıyor ve karaoke yapmaya hazırlanıyor. İşte başlıyor! Sahnenin karşısında duran ekrandan geçen sözleri okuyor. Bu bir şarkı değil. Evet, evet, kesinlikle bir şarkı değil. Bu bir söylev! Hem de daha geçenlerde haber programlarına çıkmış bir siyasetçinin konuşmasının birebir sözleri. Şaşkınsınız. Bunu beklemiyordunuz. Karaoke yapan kişi sözleri ne kadar uygun okursa, arka fondan gelen alkış ve tezahürat sesleri konuşmaya o kadar yakışıyor. Sözleri okuma hızı düştükçe, alkışlar ve tezahüratlar karaoke yapan kişiyi bölüyor. Banttan gelen alkışlar ve tezahüratlar kesildiğinde karşınızdaki kişi de söylevi bitirmiş, sahneden iniyor. Arkasından bir başkası çıkıyor. O da, bundan çok önceki bir siyasetçinin söylevini seçmiş olacak ki, siz sözleri hatırlamıyorsunuz. Oturduğunuz yerde yeterince dinlenmişsiniz. Mekândan çıkmaya hazırlanıyorsunuz. Arka caddeye bakan bir kapı daha varmış. Bu sefer orayı deneyeceksiniz. Adımınızı caddeye atıyorsunuz. Öyle ki, karşısında kocaman betondan bir araba figürü beliriyor. Siz onu izlerken önünüzden bir palyaço topluluğu geçiyor. Şapkanızı başınızdan çıkarmak için elinizi kafanıza uzatıyorsunuz. O da ne! Şapkanız yok! Nerede düşürdünüz? Son mekândan ilkine doğru kontrol etmek için geri dönüyorsunuz. Karaoke barda yok. Yollarda yok. Galeride? Hızla galeriye yöneliyorsunuz. Evet, hem de giriş katında yerde boylu boyunca yatıyor. Ama o da ne? Etrafını diğer ziyaretçiler sarmış, fotoğrafını çekiyorlar. “Bir saniye, affedersiniz” deyip araya giriyorsunuz, şapkanızı almaya uzanıyorsunuz. Herkesten şaşkınlığını ifade eden sesler yükseliyor. Siz homurtular içinde insanları kendi şaşkınlıklarıyla baş başa bırakıp oradan hızla ayrılıyorsunuz. Nasıl bir şehrin nasıl bir gününe denk geldiniz böyle?!

Sanat, sokak arası galerilerde, ismi bilindik müzelerde, ansızın sosyal medyada, hiç beklemediğimiz yerlerde karşımıza çıkıyor. Ya da çıktığını söylüyor, başkalarına söylettiriyor. Uzun uzun ve çeşit çeşit yazılmış bir tarihi, bir dolu da teorisi var. Ona yönelttiğimiz sorular bitmiyor ve bizde çeşit çeşit duygular uyandırıyor. Etrafında şekillenmiş kurumlar, onunla temasta olan çeşitli rollerde aktörler var.

Sanat Hk. atölyesi, sanat üreticileri, sanat kurumları ve sanat izleyicileri arasında gözlemlediğim bir boşluğa temas etme ihtiyacımdan kaynaklandı. Sanatta uzman olan veya olmayan, sanatla ilgilenen çeşitli aktörleri (herhangi bir meslekten veya arka plandan gelen sanat izleyicisi, sanat meraklısı, sanatçı, sanat tarihçisi, sanat teorisyeni, kültür işçisi) bir sohbet alanında buluşturmayı amaçlıyor.

Sanat Hk., kolaylaştırıcı eşliğinde gerçekleşen ve birlikte sanat üzerine düşündüğümüz bir atölyedir. Bu atölye, katılımcıların sanatla ilgili fikirleri olduğu varsayımıyla başlar. Zaten mevcut fikirleri, kanaatleri gün ışığına çıkarıp birbirine örmeye, temas ettirmeye, tepkimeye sokmaya alan açmayı hedefler. Sanatın tanımı, sanatın maddi değeri ve sanatın ne yaptığı gibi konularda çeşitli uyaranlar aracılığıyla sohbet etmeyi, oturumların ardından yapılacak bireysel yazı egzersizleri ile derinleşmeyi ve üzerine düşünülecek soruları grup içinde oluşturup sohbetin konusu olacak soruya beraber karar verme pratiğini içerir. Kişilere belli bir şey öğretme niyeti olmadan, birlikte düşünme ve sohbet halini sadece belli bir odakta tutmaya çalışır. Bu yüzden atölyelerde aktif katılım ve aktif dinleme önemli bir yer tutar. Katılımın süreleri kolaylaştırıcının takip ettiği ve desteklediği ufak müdahalelerle dengede durur.

doğa çal, Kolaylaştırıcı

Doğa Çal Kimdir?

Doğa, İzmir’de doğdu. ODTÜ Felsefe’de okurken, Şimdilik Derneği ve Nesin Sanat Köyü ile tanıştı. Buralarda sanat ve felsefe atölye kolaylaştırıcılıkları deneyimledi ve güncel sanatla yakından temas etti. Pandeminin bir yılında Paşalimanı Adası’nda, Harmanlı Köyü’nde yaşadı. 2023 Aralık ayında Helsinki Sanatlar Üniversitesi’nin Zaman ve Mekân Çalışmaları’nda yüksek lisansını tamamladı. Performans, video-performans, durum ve mekân-etkileşimli (site and situation-responsive), sosyal katılımcı (socially-engaged) biçimlerle ilgileniyor. Gündelik hayat, göç, sıradan olan, beden, kadınlık, aidiyet, katılım gibi temalarla düşünüyor.

İşleyiş

  • Bu atölye 7 Ocak – 11 Şubat 2025 tarihleri arasında, 6 hafta boyunca, her salı akşam saat 20.00’de Zoom üzerinden gerçekleşecek canlı-online buluşmalardan oluşur.
  • Her oturum 2 buçuk saat sürer. Oturumlarda P4C araçlarından ve yöntemlerinden yararlanılır.
  • Atölyede kullanılacak materyaller, görsel işler ve çağdaş sanat ağırlıklı bir kapsamda sınırlıdır.
  • Her oturum o haftanın sorusu ile şekillenir. Soru, kolaylaştırıcının hazırladığı ve uyaran adı verilen materyallerden hareketle sohbeti başlatır. Çeşitli sanat işlerinin bir seçkisinden oluşan uyaranlar ile atölye esnasında karşılaşılır.
  • Bu atölye aktif bir katılım gerektirdiğinden, katılımcıların oturumlara düzenli olarak canlı katılımı önerilir. Özel bir durum söz konusu olmadıkça kameraların açık olması katılımcılar arası ilişkiyi güçlendirdiği ve kolaylaştırıcının atmosferi koklamasına yardımcı olduğu için teşvik edilir.
  • Oturumlarda online bir platform arşiv, kaynak, takvim ve etkinlik alanı olarak kullanılır. Oturumlar esnasında yazı yazmak, serbest araştırma yapmak ve bağlantılarımızı güçlendirmek için çeşitli pratikler de atölye boyunca kullanılır.
  • Atölye süreci boyunca grup içi haberleşmeyi ve paylaşımı kolaylaştırmak için bir WhatsApp grubu kullanılır.

Katılım Koşulları

  • Herkes bu çalışmaya katılabilir. Herhangi bir disiplinde herhangi bir düzeyde olmanız yahut belli konularda ön okumalar yapmış olmanız şart değil. İhtiyacımız olan her şey bizde var: İlgi, yaşam deneyimi ve kavrayış gücü. Fakat bütün süreci dilediğimiz derinlikte geçirebilmek için belli bir emek ve zaman ayırmak gerektiğini unutmayınız.  
  • Kontenjan 14 kişiliktir.

Başvuru Süreci

Aşağıdaki ön talep formunu doldurarak bu çalışma yeniden açıldığında kayıt önceliği elde edebilirsiniz. Çalışma başvuruya açıldığında duyurusu ilk olarak size ulaşacak. (O güzel gün geldiğinde info@artialan.com adresinden bir e-posta alacaksınız, lütfen spam kutunuzu da ara sıra kontrol etmeyi unutmayın.)

Çalışmaya Katılmak İçin

Ön talep formu aşağıda!

BENİ DE YAZIN!