Bir Sokağın Ses(sizliğ)i

  • Reading time:6 dakika
// Gözde Mulla //

Yola çıktığımıza göre şimdi biraz keşif vakti. Başlangıç noktası, gündelik yaşam demiştim ilk yazımda. Şimdi ise bir günün rotasını çizmeyi deneyeceğim. Mesela bugün evden çıkıp işe giderken her zaman gittiğim yoldan gitmedim, başka bir sokağa girdim, daha önce hiç girmemişim ya da bir dakika, şimdi hatırladım. Sokağın diğer başından girmiştim. Burada hemen şu pembe evin yanında bir bina vardı, ama bu kadar yeni değildi. Nerede o bina? Ben yanlış mı hatırlıyorum acaba, yok yok eminim, şu binanın yanındaydı. Yıkıp yerine yenisini dikmiş olabilirler mi? Evet, aynen öyle. Kente dair tanıklıklarımı(zı)n pek çoğu buna benzer oluyor artık. Dahası, yenilerin hepsi aynı oluyor, modernleşiyor muyuz? Zor bir soru. Cevabı bile çok hızlı değişen sorular var kente ve doğaya dair, aslında bugüne ve dahası yaşamımıza dair.

Soru sormakla ilgilenmeyeli uzun zaman oldu galiba birçoğumuz için. Sormuyoruz, geliyor, gidiyor, yiyor, içiyor, “yaşıyoruz”. Zamanımız mı yok, cesaretimiz mi ya da ilgimiz mi yok, bilmiyorum. Mesela, bugün buradan yürürken artık duymadığım kuşların sesini sordum. Az önce anlattığım ve artık orada olmayan binanın önünden geçerken duyduğum kuş sesleri şimdi yok. Neredeler? Ağaçlar da kesilmemiş, en azından şimdilik. O an arka sokaktan gelen iş makinesi sesini duyuyorum, taş kırma makinesi bu. Artık öylesine tanıdık ki bu sesler, iş makinesinin formu hemen zihnimde canlanıyor. İki binanın arasından sızıyor toz duman. Anlıyorum ki bu bina yapılırken de bu sesler, bu toz duman vardı. Kuşlar, alanlarına yapılan doğrudan / dolaylı müdahale ile artık başka binanın önündeler belki de. Mutlaka yeni bir yer, bir ağaç bulmuşlardır, konaklamak, yaşamak için ta ki oradaki binalar da yıkılıp her yer toz duman oluncaya kadar.

Kuşların hep özgür olduğunu düşünürüz, hala öyle düşünenler vardır belki, kim bilir. Bunu da hep gökyüzü ile ilişkilendiririz. Çünkü gökyüzünün sonsuz olasılıklar alanı olduğunu düşünürüz. Ben artık böyle düşünmüyorum. Zira gökyüzü, sandığımızdan daha sınırlı aslında. Çünkü kuşların da gündelik yaşamları içerisinde konaklamaya ve yemek/su bulmak için duraklara ihtiyaçları var. Kentte yaşayan kuşlar için bu durakların tamamı kentin içindeki binalar, ağaçlar, elektrik direkleri, teller.

Gökyüzü, yeryüzünde bizim rotamızı belirleyen yollar gibi kuşların rotasını belirleyen yolları barındırıyor içinde, yani özünde bir araç. Dolayısıyla, kuşların bulundukları yer bizden uzak ya da farklı gibi görünse de aslında bizimle benzer yerdeler. Yani en az bizim kadar kente temas ediyorlar. Bu cümleyi 1923’ten bu yana kentleşme özelinde, 1980’lerden bu yana ise kentsel dönüşüm özelinde şöyle kurabiliriz: Biz onların etrafına kenti örüyoruz. Yer gök beton oluyor, sesiyle, tozuyla, kimyasalıyla, molozuyla ve yine bir şekilde onların doğal ortamlarına müdahale ediyoruz. Bu etkenlerle birlikte kuşlar daha çok yer değiştiriyor.

En nihayetinde onlarla bağlarımız zayıflıyor. Görüntülerine ve seslerine uzaklaşıyoruz. İşin kötüsü de gündelik yaşamın akışında bunu fark etmiyoruz. Gökyüzünde açılan boşluklar, görsel ve işitsel hafızamızda yitenlere ekleniyorlar. Bu boşluklara benzer bir durumu bugünlerde yeryüzünde de yaşıyoruz, hem de doğrudan bir hamleyle. Sokakta yaşayan hayvanların, yani yaşam alanı sokak olanların, barınma hakkı ötesinde yaşam hakkının ellerinden alındığına tanıklık ediyoruz. Bugün, yukarıda söz ettiğim sokaktan caddeye doğru çıkarken bir “sokak köpeği”yle karşılaştım. Kulağında küpesiyle kendi rotasında sessizce yürüyordu. Bir ara göz göze geldik, evet tanıyorum onu. Aşağı yukarı aynı yerde hep karşılaşıyoruz, muhtemelen o da beni tanıdı. Ama o bunu benimle göz göze gelmeden on beş-yirmi metre öteden biliyordu. Çünkü o, koku hafızasıyla çalışan bir biyolojiye sahip.

Sesler, görüntüler, kokular. Hepsi bir bütünün parçaları, bir dengenin temsilleri. Bunu bir tahterevalli gibi düşünebiliriz. Sadece tek bir tarafa ama sürekli olarak yük eklediğinizi düşünün. O kısım tamamen yere çakıldı, yani kaldırmak mümkün değil. E bir de orantısız yük eklediğimiz için çarpık bir yapılanma oldu. Bir tanesini almak istesek hepsi üzerimize yığılacak bu yüklerin. Diğer taraf ise elimizden kaçtı çoktan, ona ulaşamıyoruz. Bu tahterevalliyi işler hale getirmenin tek yolu, bazı yükleri dikkatlice geri almak. İki tarafı da gözeterek yapacağımız her hamle şüphesiz daha dengeli bir yaşamı beraberinde getirecek.

Ağaçtaki kuşlar ya da sokaktaki köpek gibi duyusal bir dengenin, barınma ve yaşam hakkını öncelediğimiz bir gündelik yaşamın peşinden gitmeye devam ediyoruz. Bugün, yürüdüğümüz tek bir sokak tüm kentin yansımasını içerirken, yarın yine başka bir sokakta acaba neler var diye keşfedip, yaşamın ve zamanın dengesini bulmak üzere alternatif yollar arıyoruz.