“Alman disiplini”, “Alman usulü”, “Alman dakikliği”, “Alman mühendislik harikası”… Bu ifadelerden herhangi birini herkes mutlaka duymuş veya kullanmıştır. İfadelerin temeline baktığımız zaman gündelik kullanımda çok da karşılaşmadığımız, kimilerine göre dahice, kimilerine göre ise hayatın gerçeklerinden kopuk bir düşünce sistemiyle karşılaşırız: Alman İdealizmi
Bu noktada Alman İdealizmi’nden uzun uzun bahsedecek değilim, çünkü bundan ben de keyif almam. Ama Alman İdealizmi’nin temellerinden biraz bahsedebilirim. Bunu yaparken de rasyonel varlıkların nasıl yaşaması gerektiği ile ilgili oldukça güçlü fikirleri olan Immanuel Kant’ın argümanlarına dilim döndüğünce değinebilirim. Bütün bunları da film analizi esnasında yaparsam bu yazımı okuyan kimseyi sıkmamış olurum diye umuyorum.
Öğretmenler Odası’nda Frau Nowak’ın birey olarak kendisiyle, sosyal bir varlık olarak da içinde bulunduğu sistemle mücadelesini izliyoruz. Bu mücadele içerisinde öğretmen Nowak, idealist bir karakter gibi yansıtılıyor. Hayatın içinde “idealist’ olarak tanımlanan insanlar, hayatın olgusal gerçekliklerine rağmen düşünceleri ve birtakım prensipleri doğrultusunda yaşayan insanlar oluyor genellikle. Olgusal gerçeklik, bireylere fayda getiren bir yolda ilerlemeyle bağlantılı olabilirken, idealist kişiler bireysel faydaları, yani hayatın maddesel çıktılarını geri plana atarak, hatta görmezden gelerek yaşarlar.
Hayatın içindeki idealist, Alman İdealizmi denilen düşünce yapısına ne kadar uyuyor? Bir spektrumda düşünebiliriz bunu. Az idealist, çok idealist… Ama Alman İdealizmi denildiği zaman, bir spektrum düşünmemeliyiz. Ya idealistsindir ya da değil. Buna göre Nowak, gündelik dildeki kullanımıyla “bir miktar” idealist olsa da Alman İdealizmi’ne göre idealist değil.
Nowak’ın olaylara verdiği tepkileri değerlendirerek netleştirmek gerekirse:
- Okuldaki hırsızlık olayını, sistemin uygun gördüğü şekilde çözmek yerine kendi prensipleri doğrultusunda çözmeye çalışan Nowak: Öğrencilerin sorgulanmasına, cüzdanlarının aranmasına ve şüphe çeken hareketler doğrultusunda ilerlenmesine karşı çıkıyor. Sistemin ondan beklediği otoritenin bir parçası olmak yerine, olayları dürüstlük erdeminin yeterince vurgulanması yoluyla çözülmesi gerektiğini savunuyor. Immanuel Kant’ın da vurguladığı gibi: Öyle eyle ki, eyleminin motivasyonlarının evrensel bir yasa olmasını da isteyebil. Yani, bir hırsızlık olduğunda sadece bazı veriler ile herkesi sorgulamak, kendini sorgulayan, ötekini de sorgulanan konumuna koymak evrensel hale getirilebilir olmalı. Bu da ahlaki açıdan oldukça problemli. Yine Immanuel Kant’ın savunduğu üzere, hiçbir rasyonel varlık bir diğer rasyonel varlığı araç haline getirmemeli. Bu bağlamda “sorgulama” eylemi, sorgulananı araç haline getirdiği noktada ahlaki problem yaratıyor. Ancak bir noktada Nowak, hem yasalarca kusurlu olan, hem de insanların hayatına müdahale eden yine ahlaki açıdan problemli bir hareketle, öğretmenler odasını kameraya alıyor. Bu yolla elde ettiği sonuçları en başta dürüstlük erdemini vurgulayarak çözmeye çalışsa da, sonrasında bulduklarını yönetici konumunda olan biriyle paylaşıyor. Bunu yaparak, kameraya aldığı kişiyi bir araç haline getiriyor; kendini haklı gösterme aracı. Gözetlediği insanların iradelerini hiçe sayıyor ve kendi iradesini onların iradesinin üstünde görüyor. Bütün bunlar yetmezmiş gibi sistemin en başta çok sıkıntılı bulduğu yöntemine başvurarak kendisiyle çelişiyor.
- Öğrencilerle sistemin uygun gördüğü şekilde iletişim kurmak yerine kendi prensipleri doğrultusunda iletişim kurmaya çalışan Nowak: Kopya çeken öğrencinin elinden kopya kağıdını ve sınavını alırken öğrencinin kişiliğine zarar vermemeye çalışıyor ve sistemin kopya çeken öğrenciye sergileyeceği otoriter duruşu sergilemeyerek karşıdaki bireyin rasyonalitesini de tanıyor. Ancak, karşı tarafın onun rasyonalitesini tanımadığı durumda pasif kalıyor, anksiyete yaşıyor ve gerekli eylemi gerçekleştiremiyor. Bu noktada Nowak, sistemin bir parçası olmamaya çalışırken, o sistemi var eden parçalardan biri, öğrenci grubu, tarafından elimine ediliyor. Sınav denilen ölçme değerlendirme sistemi, başkalarını araç haline getirmeme konusunda sıkı prensipleri olan Kant ahlakı açısından zaten problemli (ölçenin ölçüleni ölçmesi). Ancak bunu değerlendirme dışı tutarak sınav yapma eylemini kabul edip sınava girenin görev ve sorumlulukları ile sınavı yapanın görev ve sorumluluklarını değerlendiren bir yerden baktığımızda, idealist bakış açısının bize ne olursa olsun yapılması gerekenin yapılması gerektiğini söylediğini görürüz. Bunun Nowak tarafından karşılığı, sınav esnasında kopya çekilmesini engellemek ve kendi rasyonalitesine sahip çıkarak karşıdaki rasyonel varlığın yalanlarına (öğrencinin kopya çekmediğini iddia etmesi) tamamen kapalı olmaktır. Kişinin kendi rasyonalitesine sahip çıkmaması da idealizm bağlamında oldukça problemli ve Nowak sık sık bunu yapıyor.
- Şiddet gördüğünde şiddeti gösteren tarafa sistemin uygun gördüğü şekilde değil de kendi prensipleri doğrultusunda reaksiyon veren Nowak: Nowak, korumaya çalıştığı öğrencisi Oskar tarafından bir noktada fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalıyor: tehdit edilme, kendisine ait eşyaya zarar verilmesi, bedenine zarar verilmesi. Ancak Nowak, şiddetle mücadelenin basamaklarından en önemlilerinden biri olan şeffaflığı yok sayan bir karar alarak Oskar’dan gördüğü şiddeti kendi yolundan giderek çözmeye çalışıyor. Yüzündeki morluk hakkında yalan söylüyor, olayın gerçekleştiği anı farklı anlatıyor ve hem olayın aslını sorgulayan kişilerin rasyonalitesini hem de kendi rasyonalitesini burada da hiçe sayarak Oskar’ın rasyonalitesi tarafından ele geçiriliyor. İdealist seçimler sonuç odaklı değildir, belki de idealist seçimleri anlaşılması oldukça güç hale getiren de budur. Ama idealist kişiler kararlarını kendilerine ve başkalarına ne olacağını düşünerek almazlar. “Doğru” herkesin doğrusudur ve sonuç ne olursa olsun ona göre davranılmalıdır. Nowak’ın böyle olmadığını, Oskar söz konusu olduğunda tamamen Oskar’a ne olacağını düşündüğünü izliyoruz. Üstelik bu durum yalnızca idealizm açısından değil sonuç odaklılık açısından da problemli. Örneğin, Nowak bu tutumuyla şiddet uygulayan bir bireye süreç esnasında gereken yardımın ulaşmasını engelleyebilir.
Öğretmenler Odası seyirciyi film boyunca akışın içinde tutan, oldukça önemli noktalara güzel dokunuşlarla değinen bir film. Ancak Alman İdealizmi üzerinden düşünüldüğünde Nowak idealist olmaktan çok uzak kalan bir karakter. Öte yandan günlük kullanımdaki anlamıyla prensiplerine bağlı olduğu, kendisine dayatılan sistemin konfor alanından çıktığı için idealist olarak değerlendirilebilir. İki anlamdaki idealistin ortaklaştığı noktaya bakarsak, hayattaki belli başlı tercihlerin (yalan söylemek, gerçeği gizlemek, bireylerden habersiz bir şekilde onları bir olaya dahil etmek) öngörülemeyen problemlere yol açacağını görebiliriz.